Bizim Hikayelerimiz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

On Beşinci Bölüm

Aşağa gitmek

On Beşinci Bölüm Empty On Beşinci Bölüm

Mesaj tarafından masalcı 29th Ocak 2011, 18:55

Gecikme için özür diliyorum herkesten. Bu bölüm YGS’ye girmiş tüm arkadaşlara benden ufak bir hediye olsun. Hepinize geçmiş olsun arkadaşlar, darısı diğer sınavlara girecek olanların da başına. Herkes için en iyi olur umarım.

Uzun zamandır yazmıyordum, iki saat içinde başlayıp bitirdim bölümü. Sizleri daha fazla bekletmek istemedim. Bu hikayeden hala sıkılmış olmamam da güzel bence. Yeni bölümü daha kısa bir sürede ekleyeceğimi umuyorum. Bu bölümden sonra özellikle olaylar hız kazanacak. Kendinizi hazırlayın efendim şimdiden =)


15



K.D Lang-Constant Craving


-Hermione!
Genç kız yüksek bağırışla yüzünü buruştururken kızıl fırtına yatakhaneyi hızla geçerek yanına ulaştı. Yastağını kaldırırken yüksek sesle söylendi:
-Bir de Ron’a kızarsın. Hogsmeade’e gideceğimizi bilmiyor musun? Çok gecikmeyelim.
Hermione henüz gözlerini açamadan yatağında doğrulurken mırıldandı:
-Tanrım, Gin. Yavaş biraz, sabah sabah bu enerjiyi nereden buluyorsun?
-Sabah mı, sabah mı? Saat 9 oldu Hermione.
Hermione gülmemek için zor tutarken kendisine feryat eden Ginny’e baktı:
-Desene akşam olmuş.
-Lütfen espri yapma da aşağı inelim.
Genç kız söylene söylene banyonun yolunu tutarken geride kalan genç kız sırıtarak onu izledi. Daha sonra elindeki yastığı yatağa gerisingeri fırlatırken derin bir nefes aldı. Bugün yapacakları çok şey vardı.


Hermione önündeki kızın adımlarını takipte zorlanırken konuştu:
-Ginny, yavaş biraz.
Genç kız öfleyerek olduğu yerde dururken Hermione’nin kendisine yetişmesini bekledi. Daha sonra koluna girerken sesinin tonunu alçaltarak konuştu:
-Bugün seninle çok önemli bir görevimiz var, Hermione.
-Neymiş o?
Ginny salona girmelerine birkaç adım kala durarak başıyla ilerisini işaret ederken Hermione de o yöne baktı. İçeri giren Sonia’yı görürken Ginny mırıldandı:
-Sevgili ağabeyimin her şeyi mahvetmesin bu defa izin vermeyeceğim.
Hermione gülerek ona bakarken sordu:
-Kızın ne düşündüğünden emin miyiz?
-Tabi ki eminiz, bir haftadır onu izliyorum resmen. Aralarda onun arkadaşlarıyla konuşmalarını dinlemekten bir hal oldum.
Hermione başını iki yana sallarken mırıldandı:
-İnanılmazsın.
-Eh Ron gibi bir kardeşin olunca ister istemez böyle olmak zorunda kalıyorsun.
Genç kız içten içe ona hak verirken salona girdiler.


-Bu sabah keyifler nasıl?
Harry başını tabağından kaldırırken cıvıl cıvıl konuşan Ginny’e gülümsedi. Ron her zamanki sabah memnuniyetsizliğiyle bir iyi mırıldanırken Hermione de karşılarına geçerek oturdu. Ginny neşesini bozmadan meyve suyuna uzanırken sordu:
-Kahvaltıdan sonra çıkarız hemen, değil mi?
Hermione yanıtladı:
-Çıkarız. Bu arada unutmadan söyleyeyim yeni bir yer açılmış orayı da deneriz.
Harry başını yavaşça sallarken Hermione gazeteye uzandı.


Hermione masadan kalkarken elindeki kitabı göstererek konuştu:
-Siz ilerleyin, ben bunu kütüphaneye bırakıp hemen geliyorum.
Diğerleri onu onaylarken genç kız Ginny’nin kendisine olağanüstü hızlı olması gerektiğini bildiren bakışlarına karşılık olarak sadece gülümsedi. Ron elini omzuna atarak konuştu:
-Belki de kütüphanede yaşamak için izin istemelisin, Hermione.
Genç kız ona bakmadan hahalarken dışarı çıktıkları an gördüğü kişiyle bir an durdu.


Draco salona girmeden önce cebindeki taşa dokunurken gülümsedi. Cisimlere şekil değiştirmek işine gerçekten yarıyordu. Keyfinin arttığını hissederken kapıdan çıkan grupla bir an durdu. Potter’ın dalgın hali dikkatini çekerken yanındaki Weasley kızı her zamanki gevezeliğiyle bir şeyler anlatıyordu. Delikanlı o an esas ilgilendiği kızın nerede olduğunu merak ederken onun da Weasley’le karşıdan geldiğini gördü. Genç kızın omzundaki eli alıp kırmak gibi garip bir istek duyarken önlerine geldiğinde aniden durdu.


Hermione Draco’nun bakışlarının Ron’un kolunda dolaştığını görürken ne yapacağını bilemeyerek ona baktı. Ron ise garip sessizlikte başını kaldırırken karşılarında duran kişiyi görerek yüzünü ekşitti. Tam bir şey söyleyecek gibi olurken Hermione hafifçe sağa dönüp onu yönlendirerek bir atışmadan daha ustaca kaçırırken bu güzel günü gölgelememeye karar vererek bir şey demedi.


Genç kız az önceki karşılaşmanın etkilerini hala kalbinde hissederken yutkundu. Kütüphanenin geniş camlarından içeri yansıyan kış güneşi içini ısıtırken derin bir nefes alarak ellerini yanaklarına bastırdı. Tepkilerini biraz daha ustaca kontrol etmeye ihtiyacı vardı ama ona baktığı zaman bile herkes her şeyi anlayabilecekmiş gibi hissederken bu oldukça zor olacaktı. Hermione bu derin düşüncelerin etkisinde ilerlerken kütüphanenin girişindeki masaya geldiğinde bir an durdu. Masanın üzerine bırakılmış yasemini eline alırken girişte onu görmediğine emindi. Kaşlarını çatarak çiçeği yavaşça burnuna götürürken kokunun güzelliğinin içini rahatlattığını hissetti. Gülümsemesi yüzünde büyürken çiçeği nazik bir dokunuşla taşa dönüştürdü. Onu dikkatlice iç cebine yerleştirdikten sonra aceleyle dışarı çıkarken rafların arasında onu izleyen delikanının farkında bile değildi.



Ron kalabalığı adeta yararak masaya otururken Ginny’e baktı:
-Bu kalabalığın içinde ne işimiz var?
Genç kız ona bakararak öfledi:
-Ay her şeyden de şikayet ediyorsun. Yeni açılmış, denemek istedim. Hem tartlarını da inanılmaz övüyorlar.
Tartı duymasıyla yüz ifadesi gevşeyen genç adam arkasına yaslanırken Ginny memnuniyetle Hermione’ye göz kırptı. Genç kız da gülümserken Harry’e döndü:
-Sen iyi misin, Harry? Biraz dalgın görünüyorsun.
Genç adam siyah saçlarını dalgınlıkla karıştırırken mırıldandı:
-Dün gece biraz zorlu geçti.
Hermione destek vermek istermişçesine omzunu sıkarken genç adam memnuniyetle gülümsedi. Bu sırada Ginny ayağa kalkarak kapıdan yeni girenlere el sallarken Hermione, Sonia ve yanındaki arkadaşı Eva’yı görürken Ron mırıldandı:
-Bu da ne şimdi?
Genç kız ona sessiz olması için bir bakış atarken Eva yanlarına ulaşmıştı bile:
-Senin için bu kremi buldum, Ginny.
Ginny kızıl saçlarını tek omzunda toplayarak keyifle şakıdı:
-Ah çok teşekkür ederim, umudumu kaybediyordum. Neyse, oturmak istemez misiniz?
Eva kalabalık mekana şöyle bir bakarken konuştu:
-Aslında buraya gelmeyi istiyorduk ama anlaşılan çok kalabalık.
Ginny de etrafı şöyle bir süzerken konuştu:
-Gerçekten öyle ama bizim masada oturabileceğinize eminim.
Eva’nın gözleri neşeyle parlarken sordu:
-Rahatsız etmeyeceğimize emin misiniz?
Hermione gülmemek için kendini zor tutarken Ginny yanıtladı:
-Olur mu öyle şey? Lütfen gelin.
Daha sonra dönerek Hermione’ye bakarken genç kız hafifçe öksürdü:
-Şey aslında benim bir yere kadar gitmem lazım, Harry bana eşlik eder misin?
Genç adam kaşlarını çatsa da bir an sonra onaylayarak ayağa kalkarken Ron şaşkın gözlerle onları izliyordu. Ginny memnuniyetle yerine otururken Hermione gülüşünü saklamak için aceleyle ilerledi. Dışarı çıktıkları anda kendini tutamayarak minik bir kahkaha patlattı. Harry ellerini birbirine sürterken sırıtarak konuştu:
-Ginny’den korkulur.



Genç kız Harry’nin koluna girmiş, kışın ortasında kendilerine sürpriz hazırlayan güzel havada yürürken Harry mırıldandı:
-Dün gece belki de ilk defa korktum, Hermione.
Hermione ne zamandır onun konuşmasını bekliyor, yüzünü ona çevirirken genç adamın dalgınca önüne baktığını gördü. Kendi kendine bir şeyler düşünüyormuş gibi dururken bir an sonra devam etti:
-Hortkuluk aramaya gidişlerimizde bir şekilde güvende olduğumu hissederdim. Profesörün kötü bir şeye izin vermeyeceğini bilirdim ama bu sefer tüm ipleri benim elime bırakmıştı sanki.
Genç kız kaşlarını çatarak onu dinlerken Harry yavaşça konuştu:
-Dün gece sanki oradaki adam Dumbledore değildi. O kadar uzak ve soğuktu ki… Sorduğum şeylere bile cevap vermedi. Sanki bir duvarla konuşuyordum. Her şeyi ben yaptım, en ufak müdahalede bile bulunmadı.
Hermione bir an durarak ona döndü:
-Seni kendi yerine hazırlıyor gibi geldi, Harry.
-Biliyorum, tüm sorumluluğu bana bıraktı sanki.
Genç kız bir şeyler kırmaktan korkuyormuşçasına dikkatli konuştu:
-Harry… Bunu söylemek ne kadar doğru bilemiyorum ama her zaman senin yanında olamayacağını düşünüyor olmalı.
Delikanlı ona dönerken devam etti:
-Yani, bu Hortkuluk işi… Senin seçilmiş kişi olduğun gerçeği… Hepimiz Profesör’ün onun en korktuğu kişi olduğunu biliyoruz ama er ya da geç onunla karşılaşacak olan sensin. Belki de seni buna alıştırmaya çalışıyor.
-Yalnız çalışmaya mı?
Delikanlının buruk gülümsemesi genç kızın içini acıtırken yavaşça koluna vurdu:
-Aptal seni. Hiçbir zaman yalnız olmayacağını biliyorsun ama belki de sadece senin yapman gereken işler olduğunu göstermeye çalışıyordur.
Harry bir şey demeden başını sallarken Hermione dudaklarını ısırdı. Keşke onu rahatlatabilmek için elinden daha fazla şey gelmesini dilerken şimdilik bu ağır havayı dağıtmaya kararlı ilerisini işaret etti:
-Bak Dean’lar Quidditch malzemelerine bakmaya gidiyor, bence sen de yeni gelenleri görmelisin.
Delikanlı onun ruh değişimlerini belki de en iyi anlayan arkadaşına minnetle gülümserken sordu:
-Peki bu işkenceye nasıl dayanacaksın?
Genç kız gülerek onun kolundan çıkarken kitapçıyı işaret etti:
-İşkence çekeceğimi kim söylemiş?
Harry başını sallarken mırıldandı:
-Yarım saat sonra buluşuruz o zaman.
Genç kız emredersin dercesine elini başına götürürken Harry sırıttı.


Hermione başını öne eğmiş, taş sokakta ilerlemeye devam ederken bir anda kolundan ara sokağa çekilmesiyle neye uğradığını şaşırdı. Bağırmak için ağzını açtığı anda kolunu tutan kişi onu kendisine çevirirken Hermione Draco’yu gördü. Genç adamın gri gözlerinde muzip parıltılar yanıp sönerken mırıldandı:
-Dikkatleri buraya mı çekmek istiyorsun?
-Sen bana kalp krizi geçirtmek mi istiyorsun?
-Üzgünüm Granger. Malfoy cazibesinin yan etkilerinden biri.
Genç kız cevap vermek ister ancak diyecek bir şey bulamazken kolunu sertçe geri çekti.
-Bugün asabiyiz, Granger.
-Malfoy cazibesiyle bir arada olmanın yan etkilerinden biri.
Hermione’nin umursamaz bir havada söylediği bu cümleyle gülen genç adam iki kolunu da duvara yaslayarak genç kızı araya hapsederken mırıldandı:
-Her şeye verecek bir cevabımız var, ne güzel.
Genç kız yanıtladı:
-Seni mutlu etmek varlığımın tek amacı.
-O halde ne mutlu bana.
Hermione’nin gözleri kocaman açılırken başını iki yana salladı:
-İnanılmazsın.
Delikanlı dudak bükerek bir an ona bakarken bir an sonra eğilerek dudaklarına yumuşak bir öpücük bıraktı. Genç kız şaşkınca ona bakarken biraz gerçi çekilerek cevapladı:
-Övgülerden sıkıldım Hermione.
Genç kız ismindeki yumuşak tonlamaya dikkat ederken konuştu:
-Senin gibi biri bunlara alışmış olmalı, Draco.
Delikanlı sırıtarak geri çekilirken havaya baktı:
-Bir kış günü için hava oldukça güzel. Bahar havası var, sanki her yerde yaseminler açacakmış gibi.
Hermione elini cebindeki taşa götürdüğünde çiçeğin kimden geldiğini tam olarak kavrarken gülümsedi:
-Teşekkür ederim.
Delikanlı bir şey demeden elini genç kızın saçlarına götürürken Hermione gözlerini kapadı. Draco bir şey demeden onu kendine çekerken mırıldandı:
-Özledim.
Hermione’nin gözü dolarken karşısındakine sıkıca tutundu.



Patrick Wolf-Hard Times


Delikanlı genç kızın narin bedeni sararken uzun zamandır yabancı olduğu rahatlama duygusunun içine çekildiğini hissediyordu. Nasıl bu kadar teslim olduğunu bilmiyor ve bunu sorgulamak aklının ucundan bile geçmiyorken derin bir nefes aldı. O anda yerin sarsıldığını hissederken kaşlarını çattı, tam konuşacakken yer bir kez daha sarsılır ve bir patlama sesi duyulurken ayrılarak birbirlerine baktılar. Hermione atılarak sokağın başına gidecekken delikanlı uzanarak elini tuttu. Genç kıza en ufak bir itirazı bile kabul etmeyeceğini gösterircesine bakarken Hermione vakit kaybetmemek için başını salladı. Delikanlı öne geçerek temkinli adımlarla ilerledi. Başını sokağa çevirdiğinde koşturan kalabalığı ve meydandan havaya yükselen dumanları görürken havadaki işareti kanı dondu. Hermione de başını çevirdiğinde Ölüm Yiyen işaretini görürken nefesinin kesildiğini hissetti.


Draco genç kıza bakarak neler yapabileceğini düşünürken konuştu:
-Buralarda bir geçit olması lazım, oradan okula döneceksin.
-Asla!
Delikanlı onun itiraz edeceğini zaten tahmin etmiş yine de bu kadar sert bir tepki beklemiyorken Hermione elini ondan çekerek başını yukarı kaldırdı:
-Arkadaşlarımı burada bırakarak geri dönmeye hiç niyetim yok.
Draco iç çekerken mırıldandı:
-Tabi ki yok.
Başını tekrar ileri uzatırken konuştu:
-Meydanda bir saldırı olmuş olmalı.
Hermione de yanına gelerek öne göz atarken cebinden asasını çıkardı. Dönerek ona bakarken Draco da eline asasını alarak öne çıktı. Kalabalığa karışmadan önce bir kalkan büyüsü mırıldandıktan sonra ilerlemeye başladılar. Genç kız panik içindeki öğrencilerin dağınıkça ilerlediğini görürken dişlerini sıktı. Üçüncü sınıfların ilk gezilerinden biriydi, böyle bir durumla karşılaşınca panik olduklarını tahmin etmek zor değildi. O sırada gözüne Gryfindor’dan bir grup çarparken Draco’ya baktı:
-Sen kitapçıya kadar ilerle. Ben hemen geleceğim.
Daha sonra küçüklerin yanına koşarken seslendi:
-John, John!
Gözlerindeki korkulu ifadeyle kendisine bakan çocuğun yanına gittiğinde onun mırıldandığını duydu:
-Onlar, buradalar! Meydanda!
Hermione Ölüm Yiyenler’den bahsedildiğini anlarken ürperdiğini hissetti. Çocuğa sordu:
-Sizin dönemden geride kalan oldu mu?
-Bi… Bilemiyorum. Kitapçının civarında kalmış olanlar olmalı.
Genç kız doğrularak ileriyi görmeye çalıştı ancak insan selinden başka bir şey göremezken çocuğu kollarından tuttu:
-Şimdi sen ve arkadaşların Clarince’e kadar hızla gideceksiniz. Madam Emma size yardımcı olacaktır. Vakit kaybetmeyin.
Çocuk başını sallarken Hermione yan sokaktan gelen dumanı fark ederek sağa döndü. İlerlediğinde duvarın dibine sinmiş bir grup küçük öğrenciyi görürken başlarında asasını sallayarak dikilen 7. sınıf Slytherin öğrencisini fark etti. Tiksintiyle ona bakarken konuştu:
-Hey sen! Ne yapıyorsun, orada?
Robert sırıtarak ona bakarken asasını elinde çevirdi:
-Ooo, Granger buraya mı teşrif etti?
Genç kız yutkunarak asasını dikleştirirken sordu:
-Sen bu okulun öğrencisisin. Nasıl bu kadar iğrençleşebiliyorsun?
Delikanlı delirmiş gibi bir kahkaha atarken havayı işaret etti:
-Lord’un savaşı yaklaşıyor, seni aptal. Vakti geldiğinde hepinizi perişan edecek. Hala zamanım varken ona olan bağlılığımı kanıtlamalıyım. Crucio!
Hermione son anda öne eğilerek onun lanetinden kaçarken asasını uzatarak kalkan büyüsünü haykırdı. Güç dalga dalga onu sararken o davranamadan bağırarak haykırdı:
-Stupefy!
Slytherin’in yüzündeki ifade kaybolarak öne düşerken genç kız asasını öne uzatarak onu bağladı. Daha sonra gruba dönerek bağırdı:
-Clarince’e kadar durmadan koşun. Haydi!
Geldiği yoldan geri dönerken haykırışların arttığını duyarken kitapçının önüne kadar geldi. Draco’yu hiçbir yerde göremezken ne yapacağını bilemeyerek bir an durdu. Dizlerini tutarak bir an nefes nefese kalırken daha sonra doğrularak meydana ilerlemeye devam etti.



Genç kız meydana yaklaştıkça kaçan insan sayısının azaldığını fark ederken ortaya ulaştığında bir an durdu. Kukuletalı onlarca kişiyle düello eden okulun öğrencilerini gördüğünde kalbi korku ama öte yandan da onların cesaretinin etkisiyle çarparken şapka satan bir mağazanın önündeki Draco’yu fark etti. Yanındaki Blaise’le birlikte küçük bir öğrenciyi korumaya çalıştığı iki Ölüm Yiyen’la amansız bir mücadele içindeydi. Kalbi bu defa korkunun ağırlığıyla çarparken kendisine seslenen Ron’a döndü. Koşturarak yanına giderken asasını kaldırdı. Bu sırada Ginny’e saldıran Ölüm Yiyen’e karşı bir lanet yollarken genç kızın usta bir hareketle işi bitirdiğini gördü. Ron’un yanına gelmeden asasını kaldırarak önden bir kalkan yollarken koluna çarpan lanetin etkisiyle olduğu yerde kaldı. Kolundaki kırmızı kesik aniden kanamaya başlarken yanına gelen Pansy asasını uzatarak koluna dokundu. Kesik kapanarak temiz bir iz bırakırken Pansy bu defa da Ölüm Yiyen’e döndü. Hermione ona bir teşekkür mırıldanırken Pansy bunu sonraya saklamasını söyleyerek geldiği hızla uzaklaştı.


Harry kendisine yollanan bir laneti daha savuştururken başına ani bir ağrı saplandı. Genç adam dişlerini sıkarak zamanı olmadığını mırıldanırken aklındaki her şeyi boşaltmaya çalıştı. Bu sırada kendine çarpan lanetin etkisiyle yere düşerken dizini sertçe yere çarptı. Acıdan gözler kararırken tehlikeyi savuşturan Hermione’nin sesi kulaklarına doldu. Genç kız daha sonra onun adını haykırarak yanına gelirken delikanlı gözlerini açmaya çalıştı ancak parlak gün ışığı gözlerini acıtırken dudaklarını ısırdı. Tam o anda, bir patlamanın etkisiyle kırılan camlar üzerlerine sıçrarken Hermione eğilerek üzerine siper oldu. Uzaktan Ron bir kalkan oluştururken delikanlı yarı kör gözlerle başını tutarak ayağa kalkmaya çalıştı. Ellerine akan sıcak sıvının kokusundan onun kan olduğunu anlarken yerinde kalmasını söyleyen genç kızın sesini belli belirsiz duydu. Uğultu ve bağırtılar dünyasından gitgide uzaklaşırken büyüyen karanlık onu içine çekti ve her şey aniden sustu.



Lucius odasında ileri geri yürürken kapının açılmasıyla içeri giren eşine döndü. Narcissa telaşla onun yanına ilerlerken endişeli bir sesle sordu:
-Duyduklarım doğru mu?
Adam başını öne eğerek doğrulurken kadın minik bir çığlıkla elini ağzına götürdü:
-Lord buna nasıl izin verebilir? Bizim çocuklarımız da oraya gidiyor. Savaşı şimdi mi başlatmak istiyor?
Lucius elini ağrıyan başına götürürken yanıtladı:
-Tabi ki hayır. Aksine Slytherinler’in hiçbir işe karışmamasını buyurmuş. Sadece okullarına dönmesini istemiş ama yine de kimseye önceden haber vermemiş.
Kadın başını iki yana sallarken dehşetle konuştu:
-Kabul edilebilir bir şey değil. Tam anlamıyla cinayet.
-Narcissa!
Kadın Lucius’un sert sesiyle ona bakarken adam sesini yumuşatarak konuştu:
-Sözlerimize dikkat etmemiz gerektiğini biliyorsun.
Narcissa mavi gözlerinde yaşlarla ona baktı:
-Bunu nasıl söyleyebilirsin? Oğlumuz orada ve üstelik oraya giden tüm yollar kapanmış. Delirmek üzereyim.
Lucius derin bir nefes vererek cama yönelirken sıkıntıyla dışarı baktı. Bu durum kendi canını da sıkıyordu ve üstelik yapabileceği hiçbir şey yoktu. Yumruğunu sıkarak güneşli havaya bakarken hiçbir şeyin ters gitmemesi için dua etti.



-Büyükanne, ben geldim!
Yaşlı kadın, örgüsünü bırakarak ayağa kalkarken içeri giren torununa ilerledi. Özlemle ona sarılırken mırıldandı:
-Ah William, seni öyle çok özledim ki…
Delikanlı annesinin eşi ela gözleriyle ona gülümserken yaşlı kadına sımsıkı tutundu:
-Biliyorum, ben de özledim.
Daha sonra geri çekilirken yetiştiği evin salonuna şöyle bir göz gezdirdi:
-Her şey eskisi gibi.
Kadın neşeyle gülümserken sordu:
-Şikayetçi değilsin, herhalde.
Zeki bakışlı gözler kendisini büyüten kadına sevecenlikle bakarken mırıldandı:
-Aksine, en azından evimin aynı kalacak olması sevindirici.

masalcı
Admin

Mesaj Sayısı : 241
Kayıt tarihi : 25/08/08
Yaş : 33

http://bizimhikayelerimiz.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz